İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly’nin, görevden alınan Braverman’ın yerine getirilerek ülkenin yeni İçişleri Bakanı olmasıyla, Cameron da Dışişleri Bakanlığında boşalan göreve getirilerek aktif siyasete geri döndü.
Cameron, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak tarafından Dışişleri Bakanlığı görevine getirilmesinin ardından yaptığı açıklamada, ülkesinin Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaşlar dahil “ürkütücü bir dizi uluslararası zorlukla” karşı karşıya olduğuna işaret etti.
David Cameron, “Son 7 yıldır ön saflarda siyaset yapmıyor olsam da 11 yıl Muhafazakar Parti lideri ve 6 yıl Başbakan olarak edindiğim deneyimin, Başbakan Sunak’ın bu hayati zorluklarla başa çıkmasına destek olmam için yardımcı olacağını umuyorum.” ifadesini kullandı.
CAMERON’IN DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI GÖREVİNE GETİRİLMESİ “SÜRPRİZ” OLARAK YORUMLANDI
Sunak tarafından sürpriz şekilde Dışişleri Bakanlığı görevine getirilen deneyimli siyasetçi Cameron’ın, gelecek yıl yapılacak genel seçimler öncesinde Başbakan’ın dış politika yükünün bir kısmını üstlenebilecek önemli bir isim olduğu yorumları yapıldı.
Öte yandan, Cameron’ın hükümette üst düzey pozisyona getirilmesi, Braverman ile birlikte aşırı sağa kaydığı yorumları yapılan iktidardaki Muhafazakar Partinin merkez eksene doğru getirilmesi çabası olarak yorumlandı.
Cameron’ın 2016’daki Brexit referandumu sonrası istifasının ardından Başbakanlık görevini devralan ve halihazırda parlamentoda milletvekili olarak görev yapan Theresa May de Cameron’ın Dışişleri Bakanı olarak atanmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
May, Cameron’ın siyasi tecrübesine atıfta bulunarak uluslararası arenada “muazzam bir deneyim” sunduğu değerlendirmesinde bulundu.
Seçim vaadi olarak gündeme getirdiği Avrupa Birliği (AB) referandumunun kurbanı olmuştu
İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallık için 2016’ya damgasını vuran gelişme, 1973’ten bu yana üyesi olduğu AB’den ayrılması (Brexit) yönünde sonuçlanan referandum olmuştu.
Ülkede 23 Haziran’da yapılan referandumda halkın yüzde 52’si Brexit’ten yana oy kullanınca Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmaması için kampanya yürüten dönemin Başbakanı Cameron, istifasını sunmak zorunda kalmıştı.
İngiltere’de 2015’te yapılan seçimde Muhafazakar Partiyi yıllar sonra tek başına iktidara taşıyan Cameron, 2020’ye kadar sürdürmesi gereken Başbakanlık görevini İçişleri Bakanı Theresa May’e devretmişti.
Cameron, 2015 genel seçimleri kampanyası sırasında seçim vaadi olarak gündeme getirdiği AB referandumunun kurbanı olurken eylül ayında milletvekilliğinden de istifa ederek birçok siyasetçi için “yolun başı” sayılabilecek 50 yaşında emekliye ayrılmıştı.
İNGİLİZ HÜKÜMETİ, 2021’DE CAMERON’A LOBİCİLİK SORUŞTURMASI AÇMIŞTI
İngiltere hükümeti tarafından 2021’de eski Başbakan David Cameron’ın, Greensill Capital adlı finans şirketi lehine bakanlar nezdinde yürüttüğü lobi çalışmasına ilişkin soruşturma başlatılmıştı.
Soruşturmaya ilişkin Cameron’ın ofisinden yapılan açıklamada ise “David Cameron, bu soruşturmayı memnuniyetle karşılamaktadır ve katkı sunmaktan da memnun olacaktır.” ifadesine yer verilmişti.
David Cameron, daha sonra bir açıklama yaparak bakanlarla resmi yollardan iletişime geçmemekle hatasını kabul etmiş fakat ülkedeki lobicilik kurallarını ihlal etmediğini savunmuştu.
İngiltere’de kabine üyelerinin ve üst düzey bürokratların görevlerinden ayrılmasının ardından iki yıl süreyle lobi faaliyeti yürütmesi yasaklanmış durumda.
İngiliz gazeteleri, daha önce, Ağustos 2018’de Greensill Capital’a danışman olan Cameron’ın, Maliye Bakanı Rishi Sunak’a ve bazı bakan yardımcılarına telefonla mesaj gönderdiğini bildirmişti.
Cameron, Greensill Capital’ın hükümetin yeni tip koronavirüs salgınında işletmeleri desteklemek için verdiği acil durum kredisinden yararlandırılması için lobi yaptığını kabul etmişti.